öylesine... aklıma geldi saçmaladım.
Güzel anılar duygularını derinlemesine hissetmeni sağlar... Bir hayal bulutu içinde bir kadın, bir amaç, bir kahraman olabilir.. Bu noktada gerçek bir sanatçı vardır. Kazanır ya da kaybeder... Gerçek tutkular insanı geleceğine bağlar. İnsan bir duygu yumağıdır. Her insan hayat seyahati süresince duygularının derinliklerinde özüyle iletişimini sağlayacak köprülerini bulur.
Öyleyse güzel şeyler hissetmeye devam edeceğiz. Ve daha da önemlisi yaşamak, elde etmek ve kazanmak için savaşacağız. Ve zamanı geldiğinde katlanacağız. Zamanı geldiğinde sen, insanların sana verdikleri hayalin ardına saklandığını, hep o aynı yaşta kalacağını sanarak -kendini kandırarak- her seferinde aynı hayali kuran ve benzer ufak şeylerle mutlu olan bir korkak olduğunu anlayacaksın. Üzgünüm. Bu noktadaki insana yapılacak yorum: kişinin olgunlaşması için daha fazla mücadele içinde olması gerekliliğidir. Hayat ve hayallerine tutunmaya çalışırken gerçek yeteneklerini anlaması ve azim kazanması için mücadele gereklidir.
Yakın geçmişime tam bu noktadan şöyle baktığımda, aslında başından beri bunu istediğimi görüyorum. Zor bir hayat, kısıtlı imkanlarım, ile diğer yandan arkamdan esen rüzgar ve kendi imalatım bir sal... Basketbol için hep benzerini hayal ettim. Güçlü insanların oynadığı bir takım içinde dayak yemek ve fiziksel yoksunluk içinde durmadan çalışmak... Tanrım bilir, kendimden o kadar emindim ki, kendimi müthiş bir yetenek olarak görüyor, hayatın etrafımda döndüğünü hissediyordum. Öylece saçma takımlarda oyalandığımı ve boş çabalar içinde akıntıya karşı kulaç attığımı düşünüyordum. Bu hedefe gerçek anlamda gönül koyduğumdan beri tek isteğim: durmadan başa saran isteklerimle yüzleşme ve onların hayatın gerçekleri ile vereceği savaşa şahit olmak idi. Şuan üniversitedeki adımlarımla oldukça farklı da olsa benzer bir hayal ve çalışma isteğiyle ilerliyorum.
İnsanlar belirttiğim gibi duygu yumağıdırlar. Gençlik yıllarıyla birlikte duygularımız arasında sivrilenler bir gün ansızın odamıza girer ve hediyelerini bırakırlar: Öksüz kalmış idealler, yara bere içinde sızlayan bir ruh, dizginlenemeyen tutkular... Bu hediyeler 2+2'nin 4 ettiği bu dünyada, 2+2'yi 10 dahi yapabilecek kişilere verilir...
Gençliğimizde yaptığımız hatalar, duygularımızı ve dolayısıyla bu yolla kendimizi de tanımlamamızı sağlar. Herşey yoluna girdiğinde ise, kişiliğimiz bir dengeye oturur ve hedeflerimiz belirli mantık çerçevesinde oluşur. Ve biz hiç birşey olmamış gibi yaşamımıza devam eder, mahsülünü alamadığımız tohumları çocuklarımıza yada yeni amaçlarımıza eker, büyütmeye çabalarız.
Hey Sizler! Matematiksel bir devinim içinde ilerleyen rasyonel dünyanın; yaratıcı, duygusal ve tutkulu misafirleri! Şöylece sizlere ayırdığımız yerlere oturunuz ve keyifle seyir ediniz.
Öyleyse güzel şeyler hissetmeye devam edeceğiz. Ve daha da önemlisi yaşamak, elde etmek ve kazanmak için savaşacağız. Ve zamanı geldiğinde katlanacağız. Zamanı geldiğinde sen, insanların sana verdikleri hayalin ardına saklandığını, hep o aynı yaşta kalacağını sanarak -kendini kandırarak- her seferinde aynı hayali kuran ve benzer ufak şeylerle mutlu olan bir korkak olduğunu anlayacaksın. Üzgünüm. Bu noktadaki insana yapılacak yorum: kişinin olgunlaşması için daha fazla mücadele içinde olması gerekliliğidir. Hayat ve hayallerine tutunmaya çalışırken gerçek yeteneklerini anlaması ve azim kazanması için mücadele gereklidir.
Yakın geçmişime tam bu noktadan şöyle baktığımda, aslında başından beri bunu istediğimi görüyorum. Zor bir hayat, kısıtlı imkanlarım, ile diğer yandan arkamdan esen rüzgar ve kendi imalatım bir sal... Basketbol için hep benzerini hayal ettim. Güçlü insanların oynadığı bir takım içinde dayak yemek ve fiziksel yoksunluk içinde durmadan çalışmak... Tanrım bilir, kendimden o kadar emindim ki, kendimi müthiş bir yetenek olarak görüyor, hayatın etrafımda döndüğünü hissediyordum. Öylece saçma takımlarda oyalandığımı ve boş çabalar içinde akıntıya karşı kulaç attığımı düşünüyordum. Bu hedefe gerçek anlamda gönül koyduğumdan beri tek isteğim: durmadan başa saran isteklerimle yüzleşme ve onların hayatın gerçekleri ile vereceği savaşa şahit olmak idi. Şuan üniversitedeki adımlarımla oldukça farklı da olsa benzer bir hayal ve çalışma isteğiyle ilerliyorum.
İnsanlar belirttiğim gibi duygu yumağıdırlar. Gençlik yıllarıyla birlikte duygularımız arasında sivrilenler bir gün ansızın odamıza girer ve hediyelerini bırakırlar: Öksüz kalmış idealler, yara bere içinde sızlayan bir ruh, dizginlenemeyen tutkular... Bu hediyeler 2+2'nin 4 ettiği bu dünyada, 2+2'yi 10 dahi yapabilecek kişilere verilir...
Gençliğimizde yaptığımız hatalar, duygularımızı ve dolayısıyla bu yolla kendimizi de tanımlamamızı sağlar. Herşey yoluna girdiğinde ise, kişiliğimiz bir dengeye oturur ve hedeflerimiz belirli mantık çerçevesinde oluşur. Ve biz hiç birşey olmamış gibi yaşamımıza devam eder, mahsülünü alamadığımız tohumları çocuklarımıza yada yeni amaçlarımıza eker, büyütmeye çabalarız.
Hey Sizler! Matematiksel bir devinim içinde ilerleyen rasyonel dünyanın; yaratıcı, duygusal ve tutkulu misafirleri! Şöylece sizlere ayırdığımız yerlere oturunuz ve keyifle seyir ediniz.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu ileriki yaşamına bağlıdır. Yara almamış biri hayvanat bahçesinde yaşayan yada evcilleştirilmiş bir hayvan gibidir. Bir insanın gençliğini yarasız atlatması demek: duygularını yeterince tanımlayamamış, yeteneklerine uygun olan mesleği belki de seçememiş ve malesef çok daha üstün bir ruh olma fırsatını elinden kaçırmış olmak demektir. Dolayısıyla, geleceği inşa ettiği biçimde devam edecektir. Bir düzeni yönlendiren ya da ilham veren değil, düzen içinde düzene yetişmeye çalışan biri olarak yaşar. Büyükler buna hayat okulu derler. Hayat okulundan yüksek not alan potansiyel bir devdir.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Bakalım hayat bizlere neler gösterecek, keşfedip doğrusunu yaşayarak öğreneceğiz.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil