Durumu anlıyorsunuz artık...:)

 İnsan maddeyle ruhtan meydana gelmiştir: Hayvanlık onda biter, melek onda başlar. Hepimizin geçirdiği şu savaş -sezinlediğimiz gelecekle, tamamıyla sıyrılamadığımız eski içgüdülerimizin anıları arasındaki savaş- buradan kaynaklanır: Etten doğan bir aşkla, kutsal bir aşk. Falanca bunları bir tek aşk haline getirir, filanca ikisinden de kaçınır; biri ilkel varlığının açlığını gidermek için bütün kadınları araştırıp durur, öbürü kendisinde bütün evrenin özetlendiği bir tek kadında aşkı yüceltir; kimisi maddenin şehvetleriyle ruhun şehvetleri arasında bocalayıp durur, kimi tenden veremeyeceği şeyi isteyerek onu manevileştirir.
 Aşkın bu genel özellikleri üzerinde düşünürken, yaradılışların çeşitliliğinden kaynaklanan ve birbirlerini denememişler arasındaki sözleşmeyi bozan soğukluklarla yakınlıkları göz önünde bulundurursanız; bunlara daha çok ruhlarıyla, yürekleriyle ya da eylemleriyle yaşayan, düşünen, duyan ya da eyleme geçen, emelleri suya düşmüş, anlaşılamamış olan -ki ikisi de çift ruhlu olan iki varlık birlikte olduğunda hep böyle olur- insanların umuda kapılarak içine düştükleri hataları da eklerseniz, toplumun amansız davrandığı bir takım mutsuzluklara karşı büyük bir hoş görü gösterirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

McDonald's ın vizyonu

Digital Loyalty: Dijital Sadakat ve POS entegrasyon, ödeme sistemleri

Ultimate Loyalty Statistics