İşiniz sizin için biçilmiş kaftan mı?
İşim için doğru insan mıyım?
İşinizi ne kadar seviyorsunuz? Sevip sevmediğinizi
düşünmeden mi yapıyorsunuz? Bazen ayaklarınız geri geri mi gidiyor toplantılara
girerken?
Maalesef çoğumuz işsizliğin yaygın olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Meslek seçiminin bilinçli ve özgürce yapılmadığı bir sistemin içinden çıkıp iş hayatına atılmak durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla, birçoğumuz için gerçekten sevdiği ve yeteneklerinin örtüştüğü bir işe denk gelmek pek de kolay olmuyor. İşi yaparken ise, kendimizi bir kısır döngünün içinde buluyoruz: İşinizi sevmeden yapmak başarınızı engelliyor, kendinizle çelişerek, kendi yarattığınız değeri sorgulayarak kendinize haksızlık etmenize sebep oluyor. İşinizi sevmediğiniz gibi daha iyi performans göstermek, meslektaşlarınızla rekabet etmek veya terfi almak için pek istekli görünmüyorsunuz. Sonuç olarak, şartlar uygun olup da iş değiştirmediğiniz sürece kendi kendinizi bir kariyer hapishanesine mahkum etmiş oluyorsunuz. Bir de üstelik işini severek yapan çalışma arkadaşlarınızla performansınız kıyaslandığında geride kalıyorsunuz. İşini severek yapan insanın yaptığı işle sevmeden yapan insanın çıkardığı iş arasında büyük farklar oluyor.
Alanında çok başarılı olan insanları bir gözünüzün önüne
getirin. İlle Steve Jobs, Angela Merkel, Steven Spielberg veya Fazıl Say'dan
bahsetmemiz gerekmiyor. Düğün resimlerinizi çeken fotoğrafçıdan beraber
çalıştığınız satış temsilcisine, her gün demli çayınızı masanıza getiren
çaycıdan çocuğunuzun yuva öğretmenine her alanda işini severek yapan insan göze
çarpıyor. İşini geliştirme isteğinden, sorunlara yaklaşımına, kendini
müşterilerinin yerine koymasına ve çalışma azmine bakarak bu insanın o iş için
doğru kişi olduğunu görebilirsiniz.
İşinizin size uygun olup olmadığını anlamak için bazen
kendinizi dinlemek, tipik bir gününüzü gözden geçirmek ve birkaç basit soruya
cevap vermek yeterlidir.
İnsanlar uzmanlığına başvurmak için sizi arıyor mu?
Eğer şirketinizde hatta sektörünüzdeki profesyoneller sizin
alanınızdaki gelişmelerle ilgili kapınızı çalıyorsa, doğru pozisyonda
olduğunuza dair önemli bir işarettir. Daha da net bir değerlendirme yapmak
istiyorsanız kendinize şunu sorun: 'İnsanlar size zorunlu oldukları için mi
geliyorlar? (Çünkü amir sizsiniz) Yoksa konuyu etraflıca anlamak
istediklerinden uzman görüşü almak için mi?
Müşterileriniz sizi tavsiye ediyor mu?
Herkesin doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu olduğu
müşterileri vardır. Geniş bir tanımdan yola çıkarsak müşteriyi sizin işinizi en
iyi şekilde yapmanıza güvenen insanlar olarak nitelendirebilirsiniz. Muhasebe
veya insan kaynakları alanında çalışıyorsanız ağırlıklı olarak müşterilere yani
çalışma arkadaşlarınıza hizmet verirsiniz. İç veya dış müşterilerin sizin
hakkınızda olumlu düşünceleri, işinizi yapış biçiminiz ve yeteneklerinizle
ilgili övgü dolu sözleri işinizi iyi yaptığınızın en büyük göstergesidir. Kişi
bir diğerini tavsiye ederken kendi itibarını da ortaya koyar, sizin iyi iş çıkaracağınıza
kefil olur.
İşinizle ilgili ne hissediyorsunuz?
Bazen hisler her şeyin önünde gelir. Bir işin sizin için
doğru olup olmadığını bilirsiniz. İşin cinsi, amacı, sektörün dinamikleriyle
kendi yaşam felsefeniz ve yetenekleriniz arasında bağ kurarsınız. Bu bağ ne
kadar güçlüyse işle uyumunuz o denli yüksek olur. İşinizi yapmak için kendi
karakterinizden veya doğrularınızdan ödün vermenize gerek olmaz. Aynı şekilde
işin bilgi, deneyim ve yeteneklerinizle örtüşmesi de çok önemlidir. İşinizin
yapabilirliklerinizin çok altında olması sıkılmanıza, çok üstünde olmasıysa
zorlanmanıza neden olur. İş ve profesyonelin uyum içinde olması kişiyi tatmin
eder, işin en iyi şekilde yapılmasına olanak tanır.
Öğrenmeye istekli misiniz?
Hangi sektör, meslek veya eğitim seviyesinde olursanız olun
'Bilinmesi gereken ne varsa biliyorum' diye bir söylem yapmak mümkün değildir.
İş dünyası, iş tanımları, teknoloji sürekli değişmekte ve gelişmektedir.
Kişinin kendini geliştirmesi ve işini hakkını vererek yapabilmesi için sürekli
okuması, yenilikleri takip etmesi, değişmeye istekli olması gerekir. İşinizi
daha iyi yapabilmeniz için her zaman öğrenebileceğiniz şeyler,
geliştirebileceğiniz yetenekleriniz mevcuttur. Önemli olan öğrenme isteğidir.
Öğrenme isteğiniz yoksa doğru işte olup olmadığınızı sorgulamalısınız.
Aldığınız paradan memnun musunuz?
Herkes daha çok para kazanmak ister ancak önemli olan hak
ettiğinizi alıp almadığınızdır. Maaşınızın pozisyonunuz ve içinde bulunduğunuz
sektördeki maaşların altında olması moralinizi bozacaktır. Bir yandan
ihtiyaçlarınızı karşılamada zorlanmanız, diğer yandan da yaptığınız işin
karşılığını almadığınızı düşünmeniz performansınıza etki edecektir.
İşiniz imajınızı yansıtıyor mu?
İnsanoğlu karmaşık bir canlı. Öncelikleri istekleri
birbirinden farklı olabiliyor. Kariyerde tek amaç, daha fazla para kazanmak
değil. Birçoğumuz prestiji, gücü, saygı duyulmayı paraya tercih ediyor. Yani,
nüfus sahibi olmak kazançtan daha önemli olabiliyor. Kimileri için ise, büyük
ofislerde çevresindekilere emirler yağdırmak iyi geliyor. İşiniz kariyer
beklentilerinizi ve ihtiyaçlarınızı karşılamasa bile, kendinizi görmek
istediğiniz yere ulaşmanız için doğru yönü göstermeli.
İşiniz için müteşekkir misiniz?
İşinizi bulduğunuz, belli bir süredir bu pozisyonda
çalıştığınız için şükrediyor musunuz? Müteşekkir olmanız işinizi sevdiğinizi,
en iyi şekilde yapmaya çalıştığınızı gösterir. Siz işinizi yaptığınızdan bu
denli memnunsanız, büyük ihtimalle müşterileriniz ve çalışma arkadaşlarınız da
sizinle çalışmaktan aynı ölçüde memnundur.
Her şeyin başı 'kendini tanımak'
Sizin için ideal işin ne olduğunu bilmeniz için kendinizi
tanımanız önemlidir. Seçeneklerin sınırsız olduğu, her istediğinizi
yapabileceğiniz bir ortamda olduğunuzu hayal edin. Ne iş yapmak isterdiniz? Bu
cevabı verebilmek için kendinizi doğal yetenekleriniz, yaşam görüşünüz ve
kişisel hedefleriniz açısından ölçüp biçmeniz, doğru değerlendirmeniz gerekir.
Bazen insan ailesi ve çevresindekilerin yönlendirmesiyle, önüne çıkan
fırsatlarla bambaşka yönlere itilir, meslek hayatı kendi kendine şekillenir.
Bir kere kükre
Anne koyun annesi avcılar tarafından avlanmış bir aslan
yavrusunu kendi kuzusuyla birlikte emzirmeye başlar. Kuzu ile birlikte süt emen
aslan büyümeye başlar, aslan olduğundan kuzudan biraz daha hızlı büyümektedir.
Koyun sütüyle birlikte koyunluk karakterinin kendisine geçmesinden dolayı mı
bilinmez, aslan büyüdükçe hareketleri aslandan çok koyuna benzer. Yalnız
kendisine süt emziren ana, devamlı olarak kendisinin kuzu değil, bir aslan
yavrusu olduğunu, aslan gibi davranması gerektiğini söyler durur küçük aslana.
Tabiatı gereği aslanlar gibi kükremeli, ormanda yaşayan tüm hayvanlara gözdağı
vermelidir. Bu sözleri koyun anasından duyan aslan her seferinde ben aslan
değil koyunum der. Anne koyun ise ne olur bir kere kükre bak göreceksin herkes
senin aslan olduğunu anlayacak diye ısrar eder. Aslan anne koyunun hatırını
kırmaz ve bir aslan gibi kükrer. Aslan kükrer kükremez ormandaki bütün
hayvanlar hizaya girerler ve korkularından ne yapacaklarını şaşırırlar.
Aslan da kendi çıkardığı sesi duyunca şaşırır, annesine döner: 'Meğer gerçekten aslanmışım ben' der.
Bazen kendimizi tanımamız ve doğamızı keşfetmemiz için birinin bize gerçek potansiyelimizi göstermesi gerekir. Davranışlarımız ve yaptığımız işin çevremizdekiler tarafından takdir edilmesi de bizi işimize daha çok bağlar, çalışma azmimizi perçinler. İş ki aslanın aslan olduğunu fark ettiği gibi siz de gerçek doğanızı fark edin ve yetenekleriniz doğrultusunda bir işle uğraşın.
Aslan da kendi çıkardığı sesi duyunca şaşırır, annesine döner: 'Meğer gerçekten aslanmışım ben' der.
Bazen kendimizi tanımamız ve doğamızı keşfetmemiz için birinin bize gerçek potansiyelimizi göstermesi gerekir. Davranışlarımız ve yaptığımız işin çevremizdekiler tarafından takdir edilmesi de bizi işimize daha çok bağlar, çalışma azmimizi perçinler. İş ki aslanın aslan olduğunu fark ettiği gibi siz de gerçek doğanızı fark edin ve yetenekleriniz doğrultusunda bir işle uğraşın.
kaynak:
dünya gazetesi,
Yorumlar
Yorum Gönder