Post-endüstriyel çağın sosyo-ekonomik durumu.. Toplumlar tüketimleriyle nerelere doğru şekilleniyor.. -conversation writing-
*A Mongolian Gold Rush Has Pitted 'Ninja' Miners Against Some Of The Biggest Companies In The World, http://www.businessinsider.com/mongolia-ninja-miners-2013-1
Hala bunun gibi bir sürü örnek var. Ekonomik tetikçinin itirafları serisini hatırlattı. Gelişmiş ülkeler deneyim kazanma temelli bir felsefeyle insanların güdüldüğü gereksiz harcama ve bireysel sosyal toplum biçimi insanların kendi sınırları dışında olup bitenin farkına varmadıkları ve bazı şeyleri sorgulamadıkları sürece böyle kalacaktır. Aktivist olma girişimi gönüllülük ile içten gelen toplumsal sorumluluk hissiyatını gerektirir. Bu tip insanların bireyselci yetişen toplumlar içinden çıkması oldukça zor.. Dünya üzerindeki tekil güç ve kültür üzerinden tüm aksiyonların aynı potada eritildiği ivmelenmenin yerini çoklu gücün ve farklı kültürlerin var olduğu salad bowl diye telaffuz edilen yapının dünya ekonomik yapısında hissedilmesi global yapıdaki bir çok şeyi değiştirecektir düşüncesindeyim.. Dünyanın ihtiyacı aslına bakılırsa çoklu gücün üzerinde ilerleyen daha dengeli ekonomik çerçeve ve bu akış içinde gelişmekte olan devletlerin yanlarında gelişmemiş ve diğer gelişmekte olan ülkerlerle yaptıkları güçlü birliktelikten çıkacaktır. Bu denklem içerisinde de bilgi kaynağı olarak var olan batının iş modelleri iş birliktelikleri ve/veya şirket alımlarında küresel güçler haline dönüşme basamağında global ekonomiye katkı sağlayacaktır. Bunun akabinde gelişmiş devletlerin (eg: U.S) üretim süreçlerini domestic olarak tamamladığı ve verimlilik farklılık arayışını ise bu süreç içi farklılık ile sağlayacağı bir tutum izlenecektir.
Günümüz global trendlerini incelediğimizde gelişmiş ülkelerdeki doyum ile birikmiş giderek deneyim kazanmaya yönelik transactionların(tüm iktisadi ve eylemler) alındığını görüyoruz. Bu eylem temel psikolojik dürtü içinde "Openness to new experience" (the big five character analysis) dediğimiz karakter biçimine ait bir tutum olup bu çerçeve içinde düşünüldüğünde insanların her açıdan tüm hayati algılarıyla yaratıcılığı aradığı bir döneme girdiğimizin habercisidir. İş seçiminde paradan daha çok bu yaratıcılıkla gelen motivasyon bizim daha çok ilgimizi çekiyor. Ya da alışılmışın dışında ilişkiler yaşamak, şeyler deneyimlemek ve alışılmışın dışındayım tavrıyla davranmak gibi bir tavıra bürünüyoruz. Global yapı içinde en temel sosyal yapıdan çıkan bu arayış nedeniyle dünya üzerindeki sınırlar kalkıyor ve giderek ülkeler, kimlikler birbirine yakınlaşır hale geliyor ve aslında farklılıklar yok oluyor... Çünkü farklı şeyler deneyimlendikçe evrensel bazı ortak noktalar da bulunuveriyor. Bunun getiriği -özellikle emerging economy'lerde- bir kimlik tazeleme operasyonunun olacağını düşünüyorum. (trendwatching'den de alıntı yaparaktan..) Ekonomikman güçlenen küresel çeşitli marka ve isimlere sahip olan bu ülkeler, global çerçevede benimsenen farklılıklarla birlikte toplumsal anlamda bir kendi kimliğine geri dönüşü getirecektir.. Sınırların kalkması, bilginin ve deneyimin erişilebilirliği ve şeffaflık da bize farklı açılardan yarar sağlarken yukarıda bahsettiğim yapıyı destekleyici olacaktır. Nitekim, herşeyin bilinirliği ve hızlıca erişilebilirliği aynı zamanda bir çok ara eleman-şirketin böylece devredışı kaldığı düzlem oluşturarak, deneyimlerin ve yapılan her bir eylemin daha da önem kazandığı; yaratıcılığın seçici özellik olarak tanımlanacağı bireysel nicelikler göreceğimizi ve şirketlerin bu yönde bireyler talep edeceğini düşünüyorum..
**
Controversia
Bitirdigimiz donem, kuresellesme dersi almistim. Hobsbawn i tanitti bu ders bana. Burada kimligin de aslinda cemiyet ve cemaat (Gesellschaft - Gemeinschaft) bazli degisimini anlatir ve ulus-devlet yapisinin evriminin son halkasina yonelik bir goruntu olusturu zihinde: bireyin vatandas olarak degil ve fakat musteri olarak tanimlanmasi. her birimiz tuketim seklimize ve tukettigimiz metalara gore tanimlanir ve ortak noktalara sahip oluruz. ( kapitalizm'in yarattığı muazzam iş süreç yapısı nedeniyle insanların işlerinin bütününü görememesi ve bir süre sonra soyut biçimde kendilerini sosyal yapı içerisinde tanımlayamama boşluğunun tüketilen metalarla karşılanarak sübvanse edilmesi olayı olarak görebiliriz. Bahsettiğim tespiti en güzel aktaran eser Charlie Chaplin'in Modern Times'ıdır. Oysaki eski sosyal yapılar içerisindeki lonca, zenaatkar sınıfı toplumun ihtiyacını tüm süreci kendisi ele alarak karşılardı, böylece kendisini topluma baştan sona çözüm üreten bir kimlikle tanımlayabiliyordu. Nitekim o döneme ait bir çok insan adlarından evvel mesleklerini söyleyerek insanlarla tanışırlardı. -hatta soyadlarına kendi mesleklerini vermek istemiştirler- )
konuya geri dönüş:
Internet de bunu kolaylastiran bir teknologostur. Ulrich Beck i de oneririm bu konuda, ilgiyle okuyacaksindir. Sinirlarin kalkmasi da aynilik esitlik ve yasal olma (legal, egal, meme) konularini dusundurdu bana bugun katildigim bir sosyoloji sempozyumu sonrasi. konusmacilardan siyahi reggeae muzisyeni istanbul a uyarlamisti bu kavramlari ama simdi senin dediklerin cercevesinde kuresel bazda dusundum. Bunlarin yeni sinirlari artik tuketici bazinda olusturacagi fikri belirdi aklimda. Esit olmadigimiz icin mi ayniyiz ya da ayni oldugumuz icin mi esit olacagiz? Yasallik kismi da duzen-duzenleme ayriminin duzenleme kisminda devreye giriyor. Bilahare daha derinlemesine dusunur, konusuruz bunu. Ama benim aklima takilan, bu teknoloji ile kendi sinirlarimizi mi asacagiz yoksa temelinde arac ozelligi olan bu kelamin icine mi hapsolacagiz? Herseyin bir bedeli var, heleki su anki ve su anin urunu olarak gelisen gelecegin duzeninde.
Bir de Einstein'in bir kum tanesinin bile bilgisine sahip olamadigimizi (kavrayisimizin bu denli kisitli olusu) soyledigi dunlerden, turlu turlu bilgilere ulasabildigimiz bir bugune geldik. Acaba burada gercek anlamda bir 'leap' ten soz edebilir miyiz yoksa bahsettigin bireysel nicelik (belki nitelikler) burda dezenformasyon ayiklamalarinda mi devreye giriyor?
**
(Einstein insanlıktan çıkabilecek devrimsel gelişimlere ışık tutan bir motivasyonla yazmıştır diye düşünüyorum -diğer sözlerini de hesaba katarak-) Dezenformasyon olduğu bir gerçek, teknoloji bu dezanformasyonun sadeleştirilmesi için bir alet olarak kullanıyoruz. Ancak sadeleştirme yaparken idea olarak ulaşmaya çalıştığımız hedef endüstriyelleşmiş yapı içindeki zaman kavramı... Dolayısıyla bir nevi Ada filmi ve varyasyonlarında olduğu gibi oldukça gerçekçi teknolojik toolarla hayatımızdan aldığımız satisfaction'un çok daha fazlasını alır hale gelirsek ne olur korkusu var. Bu da privacy concerns ile nostaljik yaşama özlemini getirecektir.. Teknolojik gelişimler bu soruyu sordurabilir bizlere...
'What good is an intellect if you can't use it?'
***
Kültürel değişim hakkında:
Eric Hofstede'in de dediği gibi kültür bilincin işletim sistemidir... İnsanlar bazı yargıları, sosyal değer ve normları algıladığında ve buna uygun hareket ettiğini hissettiğinde bundan sonra kendini geliştirmesi çok daha isteksizlik içindedir.. (İnsan varlık olarak yoksunluk üzerinden kendini inşaa eden ve daha büyük şeyler başaran bir varlıktır.)
Kollara saatlerin takılmasıyla insanın gündelik yaşamında bir devrim oldu.. Charlie Chaplin başlangıç dönemini fütüristik ve eleştirel becerisiyle açıklar... Zihinlerde hissedilen imgeleri müthiş görsellerle Modern Times'a eklemiştir.. (e.g. Devasa makinalar..)
Çin, Japonya, Kore, Rusya, Brezilya, Türkiye, Thailand, Afrika geneli... Bu bölgeler çok büyük önem arz etti ve gerek stratejik gerekse, gıda,petro,enerji,su politik stratejiler nedeniyle kontrol edilmeye çalışıldı. Emerging economy birbirleri arasında büyük iş birlikleri ve global farklılaşma başarıları çevrelerindeki gelişmemiş ülkelere iş birliği ve genişleme politikaları uygulamalarıyla dengelenecek... Böylelikle, filizlenen dünya liderliklerini görüyoruz..Sektörel olarak farklılaşmayı başaran ve global liderler konumuna geçme başarısını gösteren bu ülke şirketleri sayesinde emerging country'ler elzem çarklar arasına girerek kendisini ifade edebilecektir. Şüphesiz bu durum sosyal yaşantıyı etkilecek ve daha öncesi ekonomik üstünlüklerin sağladığı biçimde ama eskisine nazaran (Alman-Fransız-Ingiliz-Amerikan-İtalyan: geneli Hint-Avp. kültürü içinde dolayısıyla global trend ile birçok ülkeyi de aynı yönde hareket etme doğruluğunu oluşturdu.) daha karma kültürler arasında olacaktır.. (Brezilya, Afrika, Türk, Uzak doğu kültürleri birbirlerinden çok farklılar...) Bunun sonucu olarak dünya genelinde bir şeffaflığın, bilgi önderliğinin, ve empatinin; duyguların eşitliği ve aynılığının öneminin olacağına... Ekonomik strüktürde de gelişen ara elemanların deplace edilmesiyle de giderek yaratıcılığın arttığı (bu noktada da farklı kültür ve backgroundlardan gelen insanların hikayeleri, yaratıcılıkları değer kazanacaktır...) bir düzleme geçeceğiz düşüncesindeyim.. Bu durum şüphesiz, gelişmiş ülkelerin vizyonu ve endüstriyel sosyal yaşam, iş yaşamı (protestan ahlak ve kapitalizm M.Weber) ve rasyonel düzleme modellemedeki learning curve'lerinin gelişen ülkelerdeki farklılıklara yansıyarak global anlayışın gelişeceğini özellikle bizim gibi güçlü backgroundları olan milletlerin daha net anlaşılacağını düşünüyorum..
(ilk paragrafta bahsettiklerimin benzeri aslında)
uzadıkça uzayabilir.. Burada kalıversin.. Pazarlama ayağından bahsedemedim.. -konu içinde muazzam önem taşıyor..-
Yorumlar
Yorum Gönder