Tüketim çılgınlığı. nereye kadar? -conversation writing-



Eski kafalar her zaman malzeme, ürün, eşya -türünü sen koy- hep dayanıklı olup olmadığına bakardı. Hiç şaşırmadan, annem, teyzem, dayım, arkadaşımın babası, benim annem babam, arkadaşın ninesi, dededesi dayısı vs vs vs hepsi alırken "Dayanıklı mı? Sağlam mı?" diye sorup alıyordu. Ben inanmıyorum annem ve babam evlenirken aldıkları müzik seti eğer 25 değilde 2 sene dayanacak deselerdi bir maaşı ona yatırırlardı. (hatta 30 sene oldu hala çalışıyor, sadece kaset oynatıcısı bozuk).

Durum böyleyken, oluşan tüketim toplumuna  markaların dayatmasıyla pompalanan tüketim çılgınlığını yeri geldiğinde kendilerini eleştirirken, neden bırakamıyorlar. Gel gelelim başka bir bakış açısına, genellikle ekonomi sözünü hep şöyle kullanırız, "ekonomi yapmam lazım param azaldı” ve ya "ekonomik bir plan yapmalıyım o saati ve ya parçayı alacaksam." Ekonomi sözünü hep birşeyleri korumak ve harcarken dikkat etmek ve ya paradan maksimum verimde fayda sağlamaya uğraşıyor ve bu şirketler benide onun yerine sürekli almaya zorluyosa (iphone 3,4,5,6,7,8 veya Geforce Gtx 480,580,680 vsvs) ve ben bu ürünleri 1 yıl bilemedin 2 yıl kullanabiliyosam, bu insanlar neden hala baş kaldırmıyor???



Hatta ben artık hiçbirşeyden eskisi gibi zevk almamamı buna bağlıyorum. Eskiden elimizde olan bir üründen çıkardığımız fayda ve zevk çok daha uzun soluklu ve farklıydı. Bana göre bazı zevklerin kısa sürmesinin sebebi işte bu. Çünkü artık gözümüz doymuyor.

**

Güzel belirtmissin. bir cogumuzun icinde aynı hıs var zaten.. ben zaten bundan zevk alıyor haldeyken sürekli yenisi geliyor ve her bireyin o yeniye yetişmesi gerekiyor.. Pazarlamacılar ıse, bu konuda ozellıkle teklonoji firmaları bizi iligimize kadar soyuyor.. Cunku ekonomide de gecen scarcity of information a sahipler. Yaptıkları ar&ge'nin sayesinde cok daha verimli, güclü ürünler üretebilecekken, pazarlama departmanından elemanlarla üst düzey yonetıcıler rakiplere ve pazara bakarak bu ürün skalasından maksımum karı nasıl elde ederız? sorusuna cevap arıyorlar. Dolayısıyla senın de belırttıgın gıbı geforce123145667788 ve iphone pad de oldugu gıbı ek ozellıkler yenılıkler eklenerek sunuluyor.. Aynı zamanda teknoloji pazarı tamamen bır oligopoli halindeydi insallah yavas yavas bu cozulecek.. Oligopoliden kastım: ürünleri üreten maksimum 4 adet büyük firma var ve kimse elinde parası olmasına ragmen hoppala ben geldim diyerek üretime zınk diye baslayamıyor. 4 firma arasındaki rekabette bir nevi danısıklı dovus seklınde gecıyorsa, bu durumda tüketici zarar goruyor. Telefon piyasasındaki rekabet bu durumun kırılmasına neden oldu.. Teklonoji bir noktada duruldugunda firmalar paralarını argeden cekerek daha verimli tedarik zinciri olusturma, farklılasabılme vb seyler uzerine kurgulayacaklardır... Soyle ornek vermek gerekirse, teknolojik ürünler şuan babalarımızın anlattıgı 70li yıllardaki renault arabaları için sıraya giren ve bir apartman dairesi parası vermeye hazır olan insanlar gibi.. muazzam paralara adam 2 aylık maası değerinde olmasına ragmen verip telefon alıyor.. cunku suan ınsanlar uzerınde de kendını gosterme sembolu halında (bunu dızılerle pompalayarak becerdıler).. Teklonoji biraz daha yavasladıgında, yeni cıkan ürünlerin eskisine gore verdiği verimlilik azaldıgında, ve insanlar her yerde cok sayıda aynı urunu satın alabilir konuma geldıgınde eskisine donecektır...

Bunun yanı sıra bizler oyunu hedonic ihtiyaclarımızdan dolayı oynuyoruz. Bizim gibi bir çok insan ilgi alanları ya da boş vakitlerini doldurdukları diğer etkinliklere gereğinden fazla zaman,değer ve para harcıyor... Ben bunu 5 yasından bu yana yapıyorum.. ekranda birşeyleri kontrol etmekten, oradaki karakterlerı sembolize eden gücü kontrol etmekten keyif alıyoruz.. bunun yanı sıra kısa sürede birşeyler başarmak bize keyif veriyor..oyunlardaki basarı sablonu yasamdaki basarıya gore cok daha hızlı tadılabılıyor. Bu aynen 1 kitabı okuyup irdelememiz icin 1 hafta süreye ihtiyacımız olması ile 1 filmi izlememiz arasındaki 2 saatlik zaman ihtiyacımız olması gibi... cogunlukla film, sinema izlemeyi tercih ediyoruz. Bunun ekonomideki acılımı opportunity cost -bu terim buraya tam oturmamıs olsa da denebılır- (aslında buradaki durum tüketicinin aynı bundle-ürün kombinasyonu- içinde maksimum hazzı,faydayı almak istemesi var) , yani sen 1 haftanı bir şeye verip uzun uzun dusunecegıne, 2 saatte 1 film izleyerek ya da 1 hafta da bir sezon bitirerek cok daha fazla tatmin ve haz alabiliyorsun... Bu sayede -her yerden hedonik hazlar aldıgın ıcın- biz istesek de istemesek de yasamımızdaki ufak tefek kararlarda bize hedonik arzularımız hükmeder hale geliyor. En basitinden, okulumu 7 senede bitiriyorum. Okuluma geldiğim andan itibaren hedeflerim belli bir biçimde derslerime çalıssaydım normal süreden de önce bile tamamlayabilirdim.. hepimiz icin bu gecerli.. cok daha cabuk bıtırıp uzerıne avrupada bır ulkeye gıdıp sonrasında da orada stajlar vb bir çok şey yaşayabilir yapıp bir çok deneyim kazanabilirdim. Zamanı cok daha ıyı degerlendırebılır ve ıstedıgım seylerı sıgdırabılırdım.. ama ne oldu? istanbula geldiğimde izmirde yaparak haz aldıgım seylerı bulamadım ve bu benı bosluga ıttı, daha once hıc zor durumda kalmadıgımdan kabuguma cekılıp bırseyın benı durtmesını bekler halde kendı zıhnımde basıt bır sekılde oyunlar vb seylerle tatmın ederken buldum..

İste gunumuzdeki pazarlama bombardımanı henüz hedefı olmayan, kararını verememiş ve edılgen kalan ınsanların yasamlarını hedonic stimulularla doldurmalarına, zıhınlerındekı tatmınsızlıgı doldurmalarına sebebiyet veriyor. Dolayısıyla bir sure sonra onem algın yenilikleri takıp etme daha fazla tatmın olma motivasyonu icinde kendini buluyorsun.. eskıden yasadıklarının daha fazlasını elde etmek ya da eskiden yasadıgın zevkı tekrardan tatmak ıstıyorsun, bu da yasadıgın gunu bır bıcımde kacırmana yol acıyor... Bu motivasyon senın de bahsettıgın gıbı eskılerın hıcbırınde yok.. Cunku onların yasamsal zevklerı sabıt degısmıyor.
Cocukları, pazar kahvaltıları, gazete,kitapları, kapı onu cekırdek sohbetleri, piknikleri, tavla turnuvaları falan oluyor... 
dolayısıyla acgozlu fırmaların pazarlama oyunlarından bır bıcımde uzakta kalıyorlar.. Dolayısıyla, hıc bılmedıklerı bır urun cesıdını alırken kolayca yorum yaparaktan: " yaslı teyze:bu markayı gormustum televizyonda reklamı vardı.-prestij-, anne:bunu alalım alman malıymıs-dayanıklılık-, baba: ali bide dogubanka gıdelım ucuzunu buluruz oradan seklinde oluyor :D

**

Ekonominin tanımı sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyacını gidermek için gelişen veya kullanılan bilim dalı değil mi? hani bunlarla kim ilgileniyorsa, Dünya'nın sınırlı kaynakları tükendiği zaman ne yapacaklar? Ürettiğimizden daha fazla çöpe gidiyor belkide. Bilim adamlarıi, sustainability diye yırtınıyor, ben bitirme ödevi olarak betonla deniz kabuğpu karıştırıp betonu güçlendirmek için yırtınıyorum. Başkası hindistan cevizi kabuğu kullanarak beton asfaltın gücünü arttırmaya çalışıyor, fiber reinforcement olarak onu kullanıyor.

Benim isyan ettiği nokta bu, PETROL PETROL PETROL, arkadaş çıkıp bağırıyorlar bitecek diye, o zaman niye bu kadar senedir içten yanmalı motorlara yatırım yapıyosunuz. Benim bildiğim elektrikli motorlar çoook önceleri vardı.
Dünyada o kadar jeotermal varken, rüzgar kapasitesi varken, dalga, gelgit varken bunların yerine sadece para için veya artık dertleri neyse daha çok pisliğe doğru yol alıyorlar.
Bana deselerki "arkadaş sen her sene 3 milyara bir iphone alacaksın veya HTC veya Galaxy alacaksın. Bu paralarla biz pil teknolojisine yatırım yapacağız bu sayede verinlilik artacak veya güneş enerjisinden şarj olan telefon yapacağız." Bir saniye düşünmem her sene veririm. Telefonların işlem gücü bilgisayarlara yetişecek hala daha piller bir adım ilerledi.

**

ekonominin tanımı seninde belirttiğin gibi ama managerial economynin tanımı: firmanın elindeki kıt kaynaklarla maksimum kar elde etmek.. dolayısıyla, firmaların cok da umrunda degıl toplumun ısıne yarayacak seylere katkıda bulunmak, kar oncelıklı dusunuyoralar. Eger, sirketın tüzel kısılıgını sımdıden baslayarak gelecekte etkıleyebılecek bır unsursa toplumsal gelısım, o zaman onu bır yatırım olarak gorup, sosyal,toplumsal acıdan katkıda bulunma ıhtıyacı hıssedıyorlar. Bunların dısında yapılan her sustainability catısı altındakı hareketın tek amacı olabılır o da hukumetın o konuyu regule ederek sekıllendırmesı... Bu durumda sunu sormak herkesın aklına gelıyor. Peki hukumet kendı vatandaslarını ve onların gelecegını sureklı kılacak ve koruma altına alacak bır duzen yaratmak ıcın neden kolları sıvıyıp, bunlara el koymuyor.. Bu noktada da hukumetın tek bır amacı var, gelir havuzunu dolduran fırmaları bır sekılde korumak ve ıktıdarda kalınan sure boyunca bu durumdan maksımum faydayı saglamak... buna cok acık bır ornek verecegım. Amerikaya ait bir veri. Mark-up factor denilen bırım satıs fıyatından bırım malıyetı cıkartıp bırım satıs fıyatına boldugun bır verı vardır. Basıtce sattıgım fıyatın yuzde kacı kar elde edebılıyorum.. Esnaflar flnda kullanırlar.. Food ıcın:1,35 Chemicals:3.03, fln diye giderken en yüksek mark up nedir bil bakalım? Fiyatı oldukca ınelastik olan (yani 1lira arttıgında cok daha az demand degısımı gosteren) Tobacco:4.17.

sımdı tobacconun ulke gelısımıne ne artısı var.. ne ısımıze yarıyor ki firmalar 4kat mark up elde edıyor. burokratlar neden bır bıtkıyı sarıp satıyorsunuz bu ulkenın gelecegıne ne katkınız var dıye kafa tutup 1'lere ındırecek yaptırımı uygulayamıyor.. Sebebi basit, firmalar essek yüküyle vergi ödüyorlar.. bu arada senın yazdıgının aynısını ben bu markup factoru gordugumde hocama sormustum.. neden bu kadar ekonomist varken biri cıkıp da ulke ıcın su sektorlerın mark up’unu yuksek tutmalıyız kı global competitive advantage yaratabılelım demıyor. mıllet elındekı parayı deger yaratacak bır seye harcamalı. bu noktada bır nebze yapılan regulasyonlar var. baby economies denilen ulkenın global olcekte rekabet etmesını saglayacak ekonomilerin hukumet tarafından korunması. ornegın: guney kore ıcın bu teklonoji firmaları: Lg,samsung vb kore fırmaları.. Kore hukumetı ulusal firmalarının gelişimini baltalamaması için apple'ı pazara sokmadı.. aynı sekılde bmw'nın lg ıle olan far patent mevzusundan dolayı Bmw'yı de pazara sokmadı..

**

Delirmiyecek gibi birşey değil.. dileriz bu durum bir şekilde düzelir.. ben oyunumdan ya da elimde fazla olan diğer şeylerden vermeye hazırım yeterki eşit derecede ve sürdürülebilir ölçekte ekonomi oluşsun.. ve tabi bir de değindiğin isin sosyal boyutu var... insanlarla dalga geçmekten, asi olmaktan, gecmisine ve kulturune ters farklı davranmakla populerlık yaratmak ya da yenılıkcı akımları benımseyerek yasadıgın toplumun ogelerını unutmak... bu da Amerika'nın kültürleri törpüleme stratejisi (J.Parker, Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları serisi) diye geçiyor.. Olay gene A.B.D'de bitiyor.. Dünyanın 1sene icinde olusturdugu output'un %50'ye yakınını tek başlarına tüketiyorlar.. 200milyon insan..
ben gene de gelecekten umutluyum..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

McDonald's ın vizyonu

A brief history of McDonald's

Ultimate Loyalty Statistics