2010 sonrası uzgörü
Dünya 1947 Bretton Konsensus'u ile kapitalist ekonomik düzenin temellerini attı. Devletler o tarihten bugüne giderek ekonomik faaliyetlerini küreselleştirmek zorunda kaldı. Daha fazla üretmek, daha fazla satış yapmak dolayısıyla aşırı tüketimi teşvik eden dev şirketler bu anlaşma ile doğdular.
Bugün aşırı tüketimimiz ekolojik sisteme zarar vermektedir. İnsanlar ihtiyaçlarından fazlasını tüketerek eşit dağılmamış kaynakları kullanırken, gelişmemiş milletler işsizlik, eğitimsizlik, açlık gibi büyük temel sorunlar içinde bir yaşam sürdürüyorlar. Örneğin, Hindistan'da 300 milyona yakın insan üst düzey bir refah içinde yaşarken, 200 milyonluk bir kesim ise ihtiyacını karşılayacak bir tuvalete dahi sahip değil... Bugün, dünya üzerinde bunun gibi birçok örnek var. Bu örnekler küresel ekonomik politikaların ve sistemin adeletsizliğini gösteren somut örneklerdir.
Diğer yandan dünyamız bir sene boyunca tükettiği kaynağın sadece beşte birini aynı sene içinde üretebiliyor. Tükettiğimiz 5'te 4'lük parçayı doğaya geri veremiyoruz. Dolayısıyla, tüketim çılgınlığı içinde dünyamız zarar görmektedir. Giderek artan nüfus ile birlikte bir süre sonra elimizdeki kaynaklar da tükenecek ve bize başka dünyalar gerekecektir. Geleceğimize ait olan kaynakların kullanılmaması için sürdürülebilir kaynak ve verimli harcama sistemlerine bir an evvel geçmek mecburiyetindeyiz.
Dünyamız küresel ekonomik politikasını bazı yaptırımlarla değişime uğratmalı... Gerekli projeler desteklenmeli ve sürdürülebilir kaynaklarla bilinçli tüketim benimsemeli. Tabiki burada çıkan en büyük sıkıntı azalan kaynak, bilinçli tüketime geçişin zorlukları (şirketler, bilinçaltı vb.. boyutlarda) ve sürdürülebilir üretim temelli sanayileşme dünyaya pahali bir fatura çıkaracağıdır. Sürdürülebilir yaşam enerji, şehir planlamaları vb. alanlarda başladı. Bu projeler yeni projelere ışık tutacak ve geleceğimizi nasıl şekillendireceğimizi gösterecektir. Dünyanın uslanmaz ve olgunlaşamamış çocuklarını taşıyacak ve besleyecek fazla gücü kalmadı. Dolayısıyla önümüzdeki yüzyıl verimlilik ve sürdürebilirlik temelli olacaktır.
Bugün aşırı tüketimimiz ekolojik sisteme zarar vermektedir. İnsanlar ihtiyaçlarından fazlasını tüketerek eşit dağılmamış kaynakları kullanırken, gelişmemiş milletler işsizlik, eğitimsizlik, açlık gibi büyük temel sorunlar içinde bir yaşam sürdürüyorlar. Örneğin, Hindistan'da 300 milyona yakın insan üst düzey bir refah içinde yaşarken, 200 milyonluk bir kesim ise ihtiyacını karşılayacak bir tuvalete dahi sahip değil... Bugün, dünya üzerinde bunun gibi birçok örnek var. Bu örnekler küresel ekonomik politikaların ve sistemin adeletsizliğini gösteren somut örneklerdir.
Diğer yandan dünyamız bir sene boyunca tükettiği kaynağın sadece beşte birini aynı sene içinde üretebiliyor. Tükettiğimiz 5'te 4'lük parçayı doğaya geri veremiyoruz. Dolayısıyla, tüketim çılgınlığı içinde dünyamız zarar görmektedir. Giderek artan nüfus ile birlikte bir süre sonra elimizdeki kaynaklar da tükenecek ve bize başka dünyalar gerekecektir. Geleceğimize ait olan kaynakların kullanılmaması için sürdürülebilir kaynak ve verimli harcama sistemlerine bir an evvel geçmek mecburiyetindeyiz.
Dünyamız küresel ekonomik politikasını bazı yaptırımlarla değişime uğratmalı... Gerekli projeler desteklenmeli ve sürdürülebilir kaynaklarla bilinçli tüketim benimsemeli. Tabiki burada çıkan en büyük sıkıntı azalan kaynak, bilinçli tüketime geçişin zorlukları (şirketler, bilinçaltı vb.. boyutlarda) ve sürdürülebilir üretim temelli sanayileşme dünyaya pahali bir fatura çıkaracağıdır. Sürdürülebilir yaşam enerji, şehir planlamaları vb. alanlarda başladı. Bu projeler yeni projelere ışık tutacak ve geleceğimizi nasıl şekillendireceğimizi gösterecektir. Dünyanın uslanmaz ve olgunlaşamamış çocuklarını taşıyacak ve besleyecek fazla gücü kalmadı. Dolayısıyla önümüzdeki yüzyıl verimlilik ve sürdürebilirlik temelli olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder