üstünü çizdim -hayat bu kadar adildir işte!-
Gelin sizlere bir erkeğin neye aşık olduğunu tasvir ediyim;
Erkek rutin karşı cins gözlemlerinde cinselliği ön planda hissederek yaşar. Öncelikli çekim buradan sağlanır. Kendi güzelliğine yakıştırdığı kadını incelemeye başlar. Aşkın basamaklarını dikkatle çıkar. Testlerden geçer geçirir. -burada biraz ayrı noktalarda dır erkek milleti.- İnceleme, geri planda kalarak adım adım nerelerde gözükmesi gerektiğini tartarak ilerler. Bu kimseler mükemmeli arayan uzun süreli ilişkilerde mücadele ve fedakarlıkla vaz geçilmezi bulmak-oluşturmak- için fazlasıyla sevmek, özen göstermek ve de aynı biçimde karşılık alabilme gayesiyle güzel gördükleri kadınları sıkı bir takibe alırlar. Bu kimseler daha duygusalca davranabilir ve genelde de eşitlik kavramının, aynılığın mümkünlüğüne inanarak, hiçbir zaman baskın -otorite- güçlerini (sertlik, peklik) kullanma niyetinde değildirler.
Gelelim bahsetmek istediğim ikinci tip erkeğe; olaylar rasyoneldir. Hayatta öyle... Bugüne kadar yaptıkları ve elde ettikleri başarılar belirli bir çaba ve fırsatçılıkla mümkün olmuştur. İnsan konu üzerinde baskınlığını kullanarak sürekli üzerine gider ve onu elde eder.-gerçekleştirir.- Bu söz ettiklerim herhangi bir mesleki faaliyet için düşünülen cümlecikler olabilir. Fakat, pek tabi bunlar aşık olmanında-aşık etmenin diyelim- kural, yöntem yoludur. (olaylar rasyoneldir, kişi bireydir. Şüphesiz elde etmeye çalıştığı hususta tüm baskınlığını ve saldırganlığını -duygular ve karşı tarafın kararlarını değiştirecek şekilde...- sergilemek gerekmektedir.) Bu grup, nasıl olacak acaba, onunla birlikte olsam nasıl olurdu, gibi duygu karmaşasından kendini sıyırır. Rasyonel yönü ağır basar, anı -duyguları- değil geleceği şekillendirmeyi düşlemekte; bu konuda sürekli taktiksel hamleler yapmaktadır. Kendi gerçekçilliği ve faydacı hali ile var olacağından, toplumun duygu karmaşasından faydalanmak adına her iki cinsede pozitif yaklaşır. Çıkarcılık ön plandadır ve bunu belli etmez. İnsana ve değerlerine önem verdiğini söyler. Bu düşüncenin söylemde kalması gerektiğini gerçekliğini kavramıştır. Bu gibi duyguları yüzeysel ve içsel yaşayamayan tipteki erkekler; faydacılıkla kadınların zayıfça -şehvet, arzular, kendi cinslerinde ispat ve yukarıda olma isteği vb..- duygularla bu kimselerin saldırılarına teslim olurlar. Böylece, sonuçlar bellidir.
Gördüğünüz gibi bu basit en içten ve doğal halimizi yansıtmamız gereken aşk ve sosyal ilişki kurma mevzularında dahi "kötü niyetli" rasyonel ve bireysel düşünenler daha fazla tecrübe, özgüven sahibi oluyorlar. Hayat iyiye ve doğruya da bu kadar adildir işte... O davranışları iyi ve kötü diye ayıklamaz. Onun tek bir yasası vardır. " Güçlü olan hayatta kalır.", ("O seni yemeden, sen onu yemelisin.")
***ilgilenenler düşüncenin devamı için, esinlendiğim "Beyaz Diş"(JackLondon) kitabından yaptığım alıntıya bakabilirler.(kitaplardan alıntılar bölümünde, "doğanın yasası" başlıklı yazı...)
Erkek rutin karşı cins gözlemlerinde cinselliği ön planda hissederek yaşar. Öncelikli çekim buradan sağlanır. Kendi güzelliğine yakıştırdığı kadını incelemeye başlar. Aşkın basamaklarını dikkatle çıkar. Testlerden geçer geçirir. -burada biraz ayrı noktalarda dır erkek milleti.- İnceleme, geri planda kalarak adım adım nerelerde gözükmesi gerektiğini tartarak ilerler. Bu kimseler mükemmeli arayan uzun süreli ilişkilerde mücadele ve fedakarlıkla vaz geçilmezi bulmak-oluşturmak- için fazlasıyla sevmek, özen göstermek ve de aynı biçimde karşılık alabilme gayesiyle güzel gördükleri kadınları sıkı bir takibe alırlar. Bu kimseler daha duygusalca davranabilir ve genelde de eşitlik kavramının, aynılığın mümkünlüğüne inanarak, hiçbir zaman baskın -otorite- güçlerini (sertlik, peklik) kullanma niyetinde değildirler.
Gelelim bahsetmek istediğim ikinci tip erkeğe; olaylar rasyoneldir. Hayatta öyle... Bugüne kadar yaptıkları ve elde ettikleri başarılar belirli bir çaba ve fırsatçılıkla mümkün olmuştur. İnsan konu üzerinde baskınlığını kullanarak sürekli üzerine gider ve onu elde eder.-gerçekleştirir.- Bu söz ettiklerim herhangi bir mesleki faaliyet için düşünülen cümlecikler olabilir. Fakat, pek tabi bunlar aşık olmanında-aşık etmenin diyelim- kural, yöntem yoludur. (olaylar rasyoneldir, kişi bireydir. Şüphesiz elde etmeye çalıştığı hususta tüm baskınlığını ve saldırganlığını -duygular ve karşı tarafın kararlarını değiştirecek şekilde...- sergilemek gerekmektedir.) Bu grup, nasıl olacak acaba, onunla birlikte olsam nasıl olurdu, gibi duygu karmaşasından kendini sıyırır. Rasyonel yönü ağır basar, anı -duyguları- değil geleceği şekillendirmeyi düşlemekte; bu konuda sürekli taktiksel hamleler yapmaktadır. Kendi gerçekçilliği ve faydacı hali ile var olacağından, toplumun duygu karmaşasından faydalanmak adına her iki cinsede pozitif yaklaşır. Çıkarcılık ön plandadır ve bunu belli etmez. İnsana ve değerlerine önem verdiğini söyler. Bu düşüncenin söylemde kalması gerektiğini gerçekliğini kavramıştır. Bu gibi duyguları yüzeysel ve içsel yaşayamayan tipteki erkekler; faydacılıkla kadınların zayıfça -şehvet, arzular, kendi cinslerinde ispat ve yukarıda olma isteği vb..- duygularla bu kimselerin saldırılarına teslim olurlar. Böylece, sonuçlar bellidir.
Gördüğünüz gibi bu basit en içten ve doğal halimizi yansıtmamız gereken aşk ve sosyal ilişki kurma mevzularında dahi "kötü niyetli" rasyonel ve bireysel düşünenler daha fazla tecrübe, özgüven sahibi oluyorlar. Hayat iyiye ve doğruya da bu kadar adildir işte... O davranışları iyi ve kötü diye ayıklamaz. Onun tek bir yasası vardır. " Güçlü olan hayatta kalır.", ("O seni yemeden, sen onu yemelisin.")
***ilgilenenler düşüncenin devamı için, esinlendiğim "Beyaz Diş"(JackLondon) kitabından yaptığım alıntıya bakabilirler.(kitaplardan alıntılar bölümünde, "doğanın yasası" başlıklı yazı...)
Yorumlar
Yorum Gönder